BEŞİNCİ DEVÂ
Ey maraza (hastalığa) müptelâ (tutulmuş)
hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiştir ki, hastalık bazılara bir
ihsan-ı İlâhîdir, bir hediye-i Rahmânîdir. (Allah’ın hediyesidir)
Bu Devada büyük islam alimi Bediüzzaman
Said Nursi Hazretleri diyor ki:
Ey maraza müptela hasta, diye başlıyor.
Maraz hastalık demek. Bir şeyi sık tutulup alışmaya da Müptela, denir. İçkiye
müptela, uyuşturucuya müptela, kahveye müptela gibi…
Hastalığa Müptela denince, fakiriniz şunu
anlıyorum; Şeker hastasıyım, HERGÜN insülin iğnesi oluyorum, VEYA böbrekleri
çalışmayıp SÜREKLİ diyalize giren hastaları anlıyoruz acizane.
Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsiz olduğum halde (kendini yeterli görmüyor, ki aslında bu çok mütevazi
bir alim olduğunu gösteriyor.) , bazı genç zatlar hastalık münasebetiyle
dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki: Hangi hastalıklı genci gördüm;
sair (diğer)
gençlere nisbeten âhiretini düşünmeye başlıyor.
Hz. Bediüzzaman pekçok hastalıklı genç
tanımıştır ve kanaat edip gözlemlediğine göre hastalık onlara, Allah’ın bir bağışı
ve HEDİYEsidir, ve bunun nedenini şöyle açıklıyor:
Sağlıklı gençlerle hasta gençleri
kıyaslıyor. SAĞLIKLI gençler SAĞLIKLARINA GÜVENİP kolayca GAFLETE düşüyor, ve
nefsin isteklerine kapılıyorlar; adeta sarhoş gibi ne yaptıklarının farkında
değiller, diyor.
Ama diyor, HASTA GENÇLERDE gençlik
sarhoşluğu yok, ölüm gerçeğini daha yakından hissettiklerinden, onlar dünyayı
kalben terkedip, ahiretlerini düşünmeye başlıyorlar.
Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvânî
hevesattan (cinsel
isteklerden) bir derece kendini kurtarıyor. Ben de bakıyordum,
onların tahammül dahilindeki hastalıklarını bir ihsan-ı İlâhî (Cömert Allah’ın bir
bağışı) olduğunu ihtar ederdim. Derdim ki:
"Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde
değilim. Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki, dua
edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık
vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm (çok merhametli olan Yaratıc Allahı)
inşaallah sana şifa verir."
Ondan dua etmesini isteyen hasta gençlere
Bediüzzaman hazretleri:
Sana acımıyorumki sana dua edeyim, bu
hastalık seni gafletten uyandıracak, Merhametlilerin en merhametlisi Rabbimiz
hikmetsiz iş yapmaz, hastalığın vazifesi var, sen ibadetle aktif sabret,
hatalığın vazifesi bitince Allah inşallah şifa verir, dermiş. HASTALIĞIN
VAZİFELERİ İLERKİ DEVALARDA AÇIKLANIYOR.
Hem derdim: "Senin bir kısım emsalin (yaşıtın gençler)
sıhhat belâsıyla gaflete düşüp (sağlıklı olmak gaflete düşüren bir beladır aslında.)
, namazı terk edip, kabri düşünmeyip, Allah'ı unutup, bir saatlik hayat-ı
dünyeviyenin (fani
dünya hayatının) zâhirî (dış görüntüsü) keyfiyle hadsiz bir hayat-ı
ebediyesini (sonsuz
bir cennet hayatını) sarsar, zedeler, belki de harap eder.
Devamında da, Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra
çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm (çok merhametli
olan Yaratıcı) inşaallah sana şifa verir,
dermiş.
Çoğu sağlıklı genç NAMAZI terkediyor.
Adeta, Allah’ın heran ilahi kameralarla izlediğinden habersiz Allah yok gibi,
bu dünyada yaptıklarından HESAP vermeyecek gibi, hiç ÖLMEYECEK GİBİ bir hayat
yaşıyorlar, diye ekliyor.
Tabi bu risaleler 1930’lu, 1940’lı yıllarda
yazılmış, ki o günün gençleri, biz kırklı yaşlardakilerin dedeleri oluyor. O
zamanların gençleri öyleyse, … Şu an ahir zamandayız, şimdi günahlar sel gibi
akıyor. Allah gençlerimizi korusun.
Sen hastalık gözüyle, herhalde gideceğin bir menzilin (yoldaki durağın)
olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri (ahiret duraklarını, haşir,
mahşer, sırat gibi) görürsün ve onlara göre davranıyorsun.
Demek senin için hastalık bir sıhhattir; bir kısım emsalindeki sıhhat bir
hastalıktır."
Genç yaşta hasta olan kişi, hepimizin
gireceği kabir ve sonrasındaki ahiret yolculuğu için azık biriktirmesini
(sevap) daha azim ve şevkle yapar inşallah.
Bediüzzaman Hazretleri son cümlede hasta
gençleri manen teselli ediyor:
“DEMEK
SENİN İÇİN HASTALIK BİR SIHHATTİR; BİR KISIM EMSALİNDEKİ SIHHAT BİR
HASTALIKTIR."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder