12 Kasım 2012 Pazartesi

SEKİZİNCİ DEVÂ


 

SEKİZİNCİ DEVÂ

 


Ey âhiretini düşünen hasta! Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar keffâretü'z-zünub (günahların kefareti-günahların affedilmesine vesile) olduğu Hadis-i Sahih’le (doğruluğu kesin Hadis-i Şerif ile) sabittir.

 

Bu Devada Bediüzzaman Hazretleri neden hasta olduğunu anlayamayan dindar hastalara sesleniyor. Hadisi Şerife göre hastalık sabun gibi günahları yıkar temizler, diyor. Çünkü HASTALIK, İMANLI İNSANIN GÜNAHLARININ AFFEDİLMESİ İÇİN VERİLİR, diyerek aşağıdaki doğruluğu kesin Hadisi Şerifi paylaşıyor:

 

Hem hadiste vardır ki, "Ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları silker."

 

(Buharî, Merdâ: 1, 2, 13, 16; Müslim, Birr: 45; Dârimî, Rikâk: 57; Müsned, 1:371, 441, 2:303, 335, 3:4, 18, 38, 48, 61, 81.)

 

Ağacı silkelemek ve hastanın titremesi benzetmesi… Gayet kolayca anlaşılır kısa bir hadis.

 

Günahlar, hayat-ı ebediyede (sonsuz ahiret hayatımızda) daimî (sürekli, devamlı) hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi (dünya hayatında bile) kalb, vicdan, ruh için mânevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekvâ (şikayet) etmezsen, şu muvakkat (geçici) bir hastalıkla daimî pek çok hastalıklardan kurtuluyorsun.

 

ASIL HASTALIĞIN GÜNAHLAR OLDUĞUNU BİLDİRİYOR. Çünkü insan TÖVBE etmeden ölürse, ahirette cezası vardır. Zaten günah işlemeye devam edenin ruhu, kalbi, vicdanı dünyada da sıkıntılı olur, huzuru bulamaz, diyor. Ve geçici hastalığından şikayet etmeyip SABREDEN hastalara, inşallah günah hastalığından kurtulduklarını müjdeliyor.

 

Eğer günahları düşünmüyorsan, yahut âhireti (ölüm sonrası yaşanacak sonsuz hayat) bilmiyorsan veya Allah'ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür; ondan feryad et.

 

Bediüzzaman Hazretleri, imanlı hastalara teselli veriyor, imansız hastaları ise düşündürüyor. İmansızlık diyor, bedendeki hastalıktan MİLYON DEFA daha büyük bir hastalıktır. Nihayetinde en fazla ölebiliriz, kısacık dünya hayatımız biter. FAKAT İMANSIZ ÖLÜRSEK, SONSUZ HAYATTAKİ MUTLULUĞU KAYBEDERİZ, Allah korusun. Bunu bilip, İmanımız sağlam olduktan sonra bedenimiz hasta olsa nolur, üzülme, sonuçta geçici değil mi, demek istiyor.

 

Çünkü, bütün dünyanın mevcudatıyla (dünyadaki herşey ile) kalbin, ruhun ve nefsin alâkadardır. Mütemadiyen (Sürekli, devamlı olarak) firak ve zeval ile (ayrılık ve yok olmaları ile) o alâkalar kesilip, sende hadsiz (sayısız) yaralar açılır. Bahusus (özellikle) âhireti bilmediğin için, ölümü idam-ı ebedî (dirilmemek üzere sonsuz yok oluş) tahayyül ettiğinden (hayal ettiğinden) , adeta, güya yara bere içinde, dünya kadar hastalıklı bir vücudun var.

 

Bu paragrafta imansızlık hastalığının neden hastalık olduğunu anlatmış. İNANCI OLMAYAN KİŞİ, ÖLÜMÜ YOK OLUŞ ZANNEDİYOR. Bu zandan dolayı kalbi, ruhu manevi yaralar içinde kalmıştır VE ASIL HASTA ODUR, diyor.

 

İşte en evvel, hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük mânevî vücudun hadsiz hastalıklarına kat'î ilâç ve kat'î şifa verici bir tiryak (kesin şifa verici bir ilaç) olan iman ilâcını aramak ve itikadını (inancını) düzeltmek gerektir ki, o ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet (Allah’ın bildirdiği emir ve yasaklarını bilmeden sorumsuzca yaşamak) perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve zaafın (güçsüzlük ve zayıflığın) penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâlin (kudreti herşeyi kuşatan ve sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah) kudretini ve rahmetini tanımaktır.

 

Bedenindeki hastalıktan önce bu imansızlık hastalığına ilaç bulman gerek, diyor. Ve en kısa yolunu gösteriyor. Mademki hastasın, zayıf ve güçsüzsün. Allah’a el aç tövbe ederek yalvar. O da sana kendisini tanıma yollarını kolaylaştırır, demek istiyor. EN KESTİRME YOL, TÜRKÇE KURAN MEALİ OKUMAKTIR.

 

Evet, Allah'ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah'ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla (huzur, mutluluk) doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder.

 

Allah’ın herşeyin yaratıcısı ve herşeyi heran gözetip koruduğunu bilmeyen imansız adam, hiçbirşeye güvenmez ve herşeyden KORKAR. Hırsızdan, karanlıktan, yalnızlıktan, mikroptan, hasta olmaktan, böcekten, ölümden…

 

ALLAH’A VE KADERE İNANAN İMANLI İNSAN İSE, MUTLU HUZURLU BİR HAYAT YAŞAR.

 

Bu imandan gelen mânevî sürur (mutluluk) ve şifa ve lezzet altında, cüz'î (küçük) maddî hastalıkların elemi (acı ve sıkıntısı) erir, ezilir.

 

Açıklama gerekmez sanırım, gayet sade bir dille bitirmiş.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder